GENEL BİLGİLER
Araştırmacılar gelişimsel özelliklerin doğası ile ilgili değişik alanlara yönelmişler ve insanın gelişimsel süreci üzerine değişik kuramlar geliştirmişlerdir. Biyolojik kuramlar, öğrenme kuramları, psikanalitik kuramlar ve bilişsel gelişim kuramları dört ana çerçeveyi oluşturmuştur. İnsan gelişimi üzerine yazılan kitap ya da bölümlerde yazarlar ya gelişim dönemleri ile ilgili bu kuramlar üzerinden boylamsal olarak gelişimi vermekte ya da yaş grupları içindeki gelişimsel özellikleri kesitsel olarak aktarmaktadırlar (Örneğin; doğum öncesi, bebeklik, oyun çağı, okul çağı, erken-orta ve geç ergenlik, erken-orta ve geç yetişkinlik gibi, ya da 0-1 yaş gelişimi, 2-6 yaş, 7-12 yaş, 13-18 yaş gibi).
İnsanın fiziksel ve ruhsal gelişimi üzerine yapılan çalışmalar; insan gelişiminin her birey, her toplum ve kültür için standart olmasa da büyük benzerlikler gösteren ve belirli bir düzen izleyen gelişimsel dönemleri olduğu görüşünde birleşmektedir. İlk olarak Erik Erikson tarafından tanımlanan ve Piaget’nin bilişsel gelişim kuramında da vurgulanan epigenetik kurala göre, gelişimin sağlıklı olarak sürebilmesi için her dönemin kendi içinde gereksinim, sorun ve görevler yönünden uygun zamanda tamamlanması gerekmektedir. Dönemler davranışın analiz edilmesine, biyolojik sınıflandırmaların yapılmasına ve sürekliliğin anlaşılmasına yardım eder.
“Çocukluğun ilk 6 yılı” bireyin gelişiminin temel taşlarını oluşturması, temel bilgi ve becerilerin bu erken gelişim yıllarında kazanılması nedeniyle büyük önem taşır. Kişilik oluşumu yönünden de önem taşıyan ilk 72 ayda çocuk, kendisine uyarıcı bir çevre sunan, sevgi gösteren, ve sağlıklı gelişimini sağlayan anne-babaya gereksinim duyar.
Bu erken gelişim yıllarında temeli atılan beden gelişimi, psiko-sosyal gelişim ve kişilik yapısının, ileri yaşlarda yön değiştirmekten çok aynı yönde gelişme şansı daha yüksektir.
Çocuk gelişiminin kendine özgü dinamikleri olduğu, her gelişim evresinin büyük oranda daha önceki evreler tarafından belirlendiği gerçektir. Araştırmalar, çocukluk yıllarında kazanılan davranışların yetişkinlikte, bireyin kişilik yapısını, tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını büyük ölçüde biçimlendirdiğini ortaya koymaktadır.
Çoğu kez birbiriyle karıştırılan “Büyüme” (Growth) ile “Gelişme” (Development) sözcükleri, gerçekte birbirinden farklı kavramlardır.
Yapısal artışı dile getiren “Büyüme”, bedende gerçekleşen sayısal değişiklikleri içermektedir (kilo, boy artışı gibi). Çocuk, sadece fiziksel olarak büyümekle kalmaz, aynı zamanda onun beyniyle iç organlarının yapı ve büyüklüğünde de değişmeler olur. Beynin gelişimi sonucu, çocukta giderek artan bir öğrenme, anımsama ve muhakeme yeteneği oluşur. Böylelikle fiziksel büyümeye koşut olarak, çocuk zihinsel olarak da gelişir.
Buna karşılık, “Gelişme”, değişikliklerin niceliği yanında niteliğini de içermektedir. Gelişme kavramı, düzenli, uyumlu ve sürekli bir ilerlemeyi dile getirmektedir. Gelişim, ileriye dönük olup, değişiklikler arasında belirgin bir ilişkiyi de kapsar. Kısaca gelişim, sadece sayısal ölçümlerle açıklanamayan, birçok yapı ve işlevi bütünleştiren karmaşık bir olgudur. Bu bütünleşme nedeniyle, gelişimin her evresi kendinden bir sonraki evreyi doğrudan etkiler.
GELİŞİMİN TEMEL İLKELERİ
Gelişim süreci içinde tüm çocuklar aynı gelişim yolunu izlerler. Çocuk koşmadan önce yürür, yürümeden önce emekler. Ancak çocukların gelişim hızlarıyla bu davranışları başarmak üzere geçirdikleri sürenin bireyden bireye değiştiği görülür. Bazı çocuklar, diğerlerine oranla daha hızlı gelişirler.
Gelişimdeki 6 temel kavram şöyle özetlenebilir:
1. Gelişim, dinamik bir olgudur. Gelişim yaşam boyu sürer. Gelişim belli aşamalara bölünmüş ve her biri, önceki aşamaların birikimlerine dayalı olarak oluşan bir süreç içinde gerçekleşir.
2. Gelişim, genetik ve çevresel değişkenlerin karşılıklı etkileşimlerinin ürünüdür. Örneğin, kalıtsal zeka potansiyelinin uygun eğitim yaşantılarıyla desteklenmemesi halinde, yeterince gelişmediği bilinmektedir.
3. Gelişim, giderek artan bir özelleşme sürecidir. Gelişim genelden özele, bütünden parçaya doğrudur. Örneğin, çocuklar belli bir gelişim aşamasında, sadece ellerini bir bütün olarak kullanırken, ince kasların gelişimi ile parmaklarını kullanmaya başlamaktadır.
4. Gelişimde denge vardır. Gelişim özellikleri ayrılmaz bir bütün oluştururlar. Gelişim alanları karşılıklı olarak birbirlerini etkilemektedir. Örneğin, çocuğun zihinsel gelişimi dil gelişimini hem etkilemekte hem de ondan etkilenmektedir.
5. Gelişim, ard arda görülen, düzenli bir süreçtir. Gelişimin kritik dönemleri vardır.
6. Gelişim bireysel farklılık gösterir.
FİZİKSEL GELİŞİM
Çocuklarda bedensel gelişim, “dönemsel”bir süreçtir. Bunun anlamı, fiziksel gelişimin düzenli bir hızla değil, belli dönemlerde, yüzlerde (fazlarda) ya da farklı hız derecelerine sahip “dalgalar” halinde gerçekleşmesi, yani bazen hızlı, bazen yavaş olmasıdır.
Büyüme konusundaki araştırmalar, çocuklarda iki yavaş, iki hızlı olmak üzere dört belirgin büyüme dönemi olduğunu göstermiştir. Doğum öncesi ve doğum sonrasının ilk 6 ayı büyüme hızı yüksektir.
Beslenme, bakım ve korumanın gelişimi yakından etkilediği bilinmektedir. Bunun yanında mevsimlerin de etkisinden söz edilmektedir. Bütün çocuklarda olmasa da büyük çoğunluğunda altı- altıbuçuk yaşından sonra mevsimlerin boy artışında etkili olduğu; Nisan-Ekim ayları arasındaki dönemde boyun diğer dönemlerden daha fazla uzadığı gözlenmektedir. Mekanizması kesin olmamakla birlikte ışık ve ısının endokrin sistem üzerine etkisi ile oluştuğu genel olarak kabul edilmektedir. Bu alanda tiroid ve adrenal korteksin etkisi diğer endokrin nedenlere göre daha belirgindir. Tiroid hormonu düzeyindeki yükseklik büyümeyi artırırken, kortizol düzeyi yüksekliği büyümeyi baskılamaktadır. Büyüme hormonu ve insulin de mevsimsel değişikliklerden etkilenen diğer mediyatörlerdir.
Araştırmalar, bedensel hastalıkların gelişim üzerinde sanıldığı kadar önemli bir etkisinin olmadığını göstermektedir. Hastalık döneminde gelişimde ortaya çıkan duraklamaların açığı, iyileşmenin ardından hızla kapatılır. Aynı şekilde prematür bebeklerin normal ölçülere ulaşma hızları da yüksektir. Araştırmalar beklenen ağırlığın beşinci ayda, boy gelişiminin ise ilk altı ayda, en fazla da ilk bir yıl içinde yakalandığını göstermektedir. Ancak süregen hastalıkların gelişimi olumsuz yönde etkileyeceği de genel olarak kabul edilen bir görüştür. İlk iki yıl içinde gözlenen boy sıçraması, yetişkinlik döneminde ulaşılacak boy uzunluğunun en önemli belirleyicisidir. Bu dönemde ve daha sonra ergenlikte gözlenen sıçramada genetik etkenler önemlidir. Araştırmalar anne boyunun genetik etkinliğinin babadan daha fazla olduğunu savunmaktadır. Sıçramalar sırasında bütün bedenin orantılı bir biçimde büyümesi tipiktir. Ancak bu orantıda şekilden çok ölçü göz önüne alınmalıdır. Örneğin beslenme bozukluğunda sadece ekstremiteler ya da baş değil bütünüyle beden etkilenecektir.
Brazelton'a göre fiziksel gelişimde bebeğin etkileşimde olduğu çevre kadar, biyolojik ve genetik etkenlerin de önemi vardır. Bebeğin sergilediği davranışlar tüm bu etkenler yanında içinde bulunduğu durumu anlatan bir işlevdir. Sağlıklı, uyanık ve aktif bir bebeğin çevresel uyaranlara bağlı olmadan gerek içrel düzenleme, gerekse çevreyi algılama ve denetleme becerisi uyanık olmayan bebekten çok daha fazladır.
Gesell ise normal çocuğun gelişim dönemlerini daha çok pediyatristler için iyi bir rehber olarak hazırlamıştır. Bunu da; motor, dil, uyuma yönelik (adaptif) ve sosyal gelişim dönemleri şeklinde incelemiştir. Gesell motor ve uyuma yönelik davranış gelişimini çok somut anlamlarda ele almıştır. Örneğin, bir bebeğin uyuma yönelik davranış olarak 10 aylıkta iki küpü biraraya getirmesinin, 12 aylıkta bir kaptan bir şeyler boşaltmasının, iki yaşında küplerle kule kurması ve daire çizebilmesinin gerektiğini belirtmiştir. Aynı şekilde yaşlara göre dil gelişiminde nelerin beklendiğini de bir çizelge üzerinde belirtmiştir.
İlk dönem süt çocukluğu dönemidir. Bu dönem doğumdan sonraki büyümenin en hızlı olduğu dönemdir. Doğumda ortalama 3.2 kg olan vücut ağırlığı , çocuk 12 aylık olduğunda üç katına yani yaklaşık 9-11 kg’a ulaşır. Yine doğumda ortalama 50 cm olan boy 12 aylık bir bebekte yaklaşık 75cm’e ulaşır. Yani bu dönemde yıllık uzama hızı 25 cm’dir. Yaşamın ikinci yılında bu hız yarıya iner (yaklaşık 12 cm/yıl) Daha sonra azalmaya devam ederek 4 yaşından itibaren yılda 5-6 cm’e iner. İkinci dönem olan geç çocukluk döneminde (4 yaşından sonra ergenliğin başlamasına kadar geçen süre) büyüme hızı nispeten sabittir ve yılda 5-6 cm olarak gerçekleşir. Bu dönemdeki bir çocuk yılda 4’cm den az uzuyor ise mutlaka bir hekim tarafından değerlendirilmelidir
Yatarak ölçülen boy ayakta ölçülenden 2 cm daha uzun olduğundan ölçüm hangi pozisyonda yapılmış ise ilgili grafik üzerinde değerlendirilir. Çocukların yaşa göre ortalama boyları ve uzama hızları şu şekildedir:
Yenidoğan : Ortalama 50 cm doğar.
İlk yıl içindeki uzama hızı
İlk 3 ay : 8 cm
İkinci 3 ay : 8 cm
Üçüncü 3 ay : 4 cm
Dördüncü 3 ay : 4 cm
Böylece 1 yaşında: Ortalama 75 cm’e ulaşır.
Daha sonra
1-2 yaş arası : 10-12 cm uzar
2-4 yaş arası : Yılda 7 cm uzar
4 yaşında ortalama doğum boyunun 2 katına ulaşır.
4 yaşından - ergenliğin ilk belirtilerinin başlamasına kadar geçen sürede : Yılda 5-6 cm
Ağırlık çocuk tamamen soyulduktan sonra elektronik veya standart terazi ile ölçülür. Ölçüm yapılmadan önce mutlaka tartının ayarı kontrol edilmelidir. Tek başına ayakta durabilen çocuklar ayakta, bebekler ve diğer çocuklar bebek tartısı ile ölçülmelidir. Bebeklerin ölçümleri yapılırken bezleri çıkartılmalı veya ölçüm yapıldıktan sonra bez tartılarak ölçülen ağırlıktan çıkartılmalıdır.
Çocukların kilo takibi şu şekildedir:
Yenidoğan ortalama 3200 gr ağırlığındadır.
İlk 10 gün ortalama %5-6 fizyolojik kilo kaybı olur. Bu normaldir ancak 10. günden itibaren kilo alımı yeniden başlamalıdır.
Kilo alımı:
İlk 6 ay : günde 20-30 gr
6-12 ay arası : günde 15-20 gr
1-2 yaş arası : yılda 2-2,5 kg
Bebek 4-5. ayında doğum kilosunun iki katına; 12. ayında ise üç katına ulaşır.
Boy ve ağırlığı çocuğun önceki ölçümleri ile karşılaştırırken ölçümlerin aynı tartı veya boy ölçüm aletinde ve uygun teknik ile aynı kişi tarafından yapılması tercih edilir.
Farklı aletlerde yapılmış ölçümlerin karşılaştırılması bazen hatalı yorumlara yol açabilmektedir. Ayrıca çocuğun büyüme hızlarını değerlendirirken büyümenin değerlendirilmesinde tek ölçümden çok birbirini izleyen ardışık ölçümlerin takibi daha değerlidir. Böylece sadece çocuğun hangi eğri üzerinde yer aldığı değil aynı zamanda hangi hız ile büyüdüğü de saptanmış olur. Hastanın ait olduğu büyüme kanalı eğrisinde büyümesi, yukarı veya aşağıya büyük dalgalanmalar göstermemesi önemlidir.
Çocuğun boy ve ağırlığı ilk yıl içinde her ay, ikinci yıl içinde 3 ayda bir daha sonra ise her 6 ayda bir değerlendirilmelidir. Büyüme değerlendirmesinde amaç, periodik aralıklarla yapılarak normalden sapma gösterenlerin erken dönemde belirlenerek kolay, ekonomik ve başarılı bir şekilde tedavilerinin sağlanmasıdır. Zamanında değerlendirme, hem altta yatabilecek sistemik, hormonal veya beslenme sorunlarının erken tanısı hem de tedavinin başarısı için önemlidir.
BAŞ ÇEVRESİ
Baş çevresinin büyümesi çocuğun beyin gelişimi hakkında fikir verir. Yaşamın ilk iki yılı beyin gelişiminin en hızlı olduğu dönemdir. Doğumda ortalama 35 cm olan baş çevresi ilk yıl içinde ayda ortalama 1 cm artarak bir yaşında 47 cm’ye ulaşır. (Ortalama 12 cm artış). İkinci yıl içinde ise tüm yıl boyunca sadece 2.5 cm civarında bir artış olur. İkinci yılın sonunda artık erişkin baş büyüklüğünün yaklaşık % 85 i kazanılmış olur. Baş çevresi de boy ve ağırlık gibi standart eğriler üzerinden değerlendirilerek çocuğun baş çevresinin yaşa göre büyük, küçük veya normal olduğu söylenir. Beyin gelişimini bozan hastalıklarda veya kafa kemiklerinin erken kapanmasına yol açan hastalıklarda baş çevresi normalden küçüktür. Kafa içinde basınç artışına yol açan durumlarda ise baş çevresi normalden büyüktür.
Bebeklerin başında ön ve arkada henüz kemikleşmemiş küçük alanlar vardır. Bunlara fontanel (bıngıldak) denir. Ön fontanel yaklaşık 2 cm genişlik ve yüksekliktedir. Arka fontanel ise daha küçüktür. Arka fontanel genellikle 6-8 hafta içinde kapanır. Ön fontanel sıklıkla 9- 12 . aylar arasında kemikleşir ve 18. ayda çocukların %90’nında kapalıdır. Bebeğin rutin kontrolleri sırasında fontanelleri de mutlaka kontrol edilmelidir. Fontanellerin çok büyük olması ve geç kapanması hipotiroidi ve raşitizm gibi hastalıklarda görülür.
VÜCUT ORANLARI
Büyüme ile birlikte vücut oranları da değişim gösterir. Vücut oranlarının değerlendirilmesinde üst/alt segment oranı ve kulaç uzunluğu ile boy arasındaki uzunluk farkı gibi ölçümlerden yararlanılır. Doğumda baş ve gövde büyükken yaş ilerledikçe, özellikle ergenlik döneminde bacaklar daha fazla uzar. Gelişme geriliği olan bir çocukta vücut oranlarının saptanması önem taşır. Bunun için üst ve alt segment uzunlukları ölçülür ve yaşa göre normal olup olmadığı değerlendirilir. Büyüme geriliğine yol açan hastalıkların bazılarında hem bacak hem gövde uzaması aynı derecede etkilenir. Bu çocuklarda boy kısadır ancak vücut oranları bozulmamıştır, yani hem bacak hem de gövdenin uzaması aynı oranda etkilenmiştir (orantılı boy kısalığı).
Bazı hastalıklarda yalnızca bacakların uzaması olumsuz etkilenirken (örnek akondroplazi ve benzeri bazı kemik gelişim bozuklukları) bazı hastalıklarda ise yalnızca gövde büyümesi etkilenir (örnek skolyoz adı verilen omurga eğriliği)
Kulaç uzunluğu da vücut oranlarını değerlendirmede kullanılan diğer bir kriterdir. Doğumda boy uzunluğu, kulaç uzunluğundan daha fazla iken bu oran yaşla giderek azalır ve erişkinde kulaç boydan daha uzun hale gelir.
Araştırmacılar gelişimsel özelliklerin doğası ile ilgili değişik alanlara yönelmişler ve insanın gelişimsel süreci üzerine değişik kuramlar geliştirmişlerdir. Biyolojik kuramlar, öğrenme kuramları, psikanalitik kuramlar ve bilişsel gelişim kuramları dört ana çerçeveyi oluşturmuştur. İnsan gelişimi üzerine yazılan kitap ya da bölümlerde yazarlar ya gelişim dönemleri ile ilgili bu kuramlar üzerinden boylamsal olarak gelişimi vermekte ya da yaş grupları içindeki gelişimsel özellikleri kesitsel olarak aktarmaktadırlar (Örneğin; doğum öncesi, bebeklik, oyun çağı, okul çağı, erken-orta ve geç ergenlik, erken-orta ve geç yetişkinlik gibi, ya da 0-1 yaş gelişimi, 2-6 yaş, 7-12 yaş, 13-18 yaş gibi).
İnsanın fiziksel ve ruhsal gelişimi üzerine yapılan çalışmalar; insan gelişiminin her birey, her toplum ve kültür için standart olmasa da büyük benzerlikler gösteren ve belirli bir düzen izleyen gelişimsel dönemleri olduğu görüşünde birleşmektedir. İlk olarak Erik Erikson tarafından tanımlanan ve Piaget’nin bilişsel gelişim kuramında da vurgulanan epigenetik kurala göre, gelişimin sağlıklı olarak sürebilmesi için her dönemin kendi içinde gereksinim, sorun ve görevler yönünden uygun zamanda tamamlanması gerekmektedir. Dönemler davranışın analiz edilmesine, biyolojik sınıflandırmaların yapılmasına ve sürekliliğin anlaşılmasına yardım eder.
“Çocukluğun ilk 6 yılı” bireyin gelişiminin temel taşlarını oluşturması, temel bilgi ve becerilerin bu erken gelişim yıllarında kazanılması nedeniyle büyük önem taşır. Kişilik oluşumu yönünden de önem taşıyan ilk 72 ayda çocuk, kendisine uyarıcı bir çevre sunan, sevgi gösteren, ve sağlıklı gelişimini sağlayan anne-babaya gereksinim duyar.
Bu erken gelişim yıllarında temeli atılan beden gelişimi, psiko-sosyal gelişim ve kişilik yapısının, ileri yaşlarda yön değiştirmekten çok aynı yönde gelişme şansı daha yüksektir.
Çocuk gelişiminin kendine özgü dinamikleri olduğu, her gelişim evresinin büyük oranda daha önceki evreler tarafından belirlendiği gerçektir. Araştırmalar, çocukluk yıllarında kazanılan davranışların yetişkinlikte, bireyin kişilik yapısını, tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını büyük ölçüde biçimlendirdiğini ortaya koymaktadır.
Çoğu kez birbiriyle karıştırılan “Büyüme” (Growth) ile “Gelişme” (Development) sözcükleri, gerçekte birbirinden farklı kavramlardır.
Yapısal artışı dile getiren “Büyüme”, bedende gerçekleşen sayısal değişiklikleri içermektedir (kilo, boy artışı gibi). Çocuk, sadece fiziksel olarak büyümekle kalmaz, aynı zamanda onun beyniyle iç organlarının yapı ve büyüklüğünde de değişmeler olur. Beynin gelişimi sonucu, çocukta giderek artan bir öğrenme, anımsama ve muhakeme yeteneği oluşur. Böylelikle fiziksel büyümeye koşut olarak, çocuk zihinsel olarak da gelişir.
Buna karşılık, “Gelişme”, değişikliklerin niceliği yanında niteliğini de içermektedir. Gelişme kavramı, düzenli, uyumlu ve sürekli bir ilerlemeyi dile getirmektedir. Gelişim, ileriye dönük olup, değişiklikler arasında belirgin bir ilişkiyi de kapsar. Kısaca gelişim, sadece sayısal ölçümlerle açıklanamayan, birçok yapı ve işlevi bütünleştiren karmaşık bir olgudur. Bu bütünleşme nedeniyle, gelişimin her evresi kendinden bir sonraki evreyi doğrudan etkiler.
GELİŞİMİN TEMEL İLKELERİ
Gelişim süreci içinde tüm çocuklar aynı gelişim yolunu izlerler. Çocuk koşmadan önce yürür, yürümeden önce emekler. Ancak çocukların gelişim hızlarıyla bu davranışları başarmak üzere geçirdikleri sürenin bireyden bireye değiştiği görülür. Bazı çocuklar, diğerlerine oranla daha hızlı gelişirler.
Gelişimdeki 6 temel kavram şöyle özetlenebilir:
1. Gelişim, dinamik bir olgudur. Gelişim yaşam boyu sürer. Gelişim belli aşamalara bölünmüş ve her biri, önceki aşamaların birikimlerine dayalı olarak oluşan bir süreç içinde gerçekleşir.
2. Gelişim, genetik ve çevresel değişkenlerin karşılıklı etkileşimlerinin ürünüdür. Örneğin, kalıtsal zeka potansiyelinin uygun eğitim yaşantılarıyla desteklenmemesi halinde, yeterince gelişmediği bilinmektedir.
3. Gelişim, giderek artan bir özelleşme sürecidir. Gelişim genelden özele, bütünden parçaya doğrudur. Örneğin, çocuklar belli bir gelişim aşamasında, sadece ellerini bir bütün olarak kullanırken, ince kasların gelişimi ile parmaklarını kullanmaya başlamaktadır.
4. Gelişimde denge vardır. Gelişim özellikleri ayrılmaz bir bütün oluştururlar. Gelişim alanları karşılıklı olarak birbirlerini etkilemektedir. Örneğin, çocuğun zihinsel gelişimi dil gelişimini hem etkilemekte hem de ondan etkilenmektedir.
5. Gelişim, ard arda görülen, düzenli bir süreçtir. Gelişimin kritik dönemleri vardır.
6. Gelişim bireysel farklılık gösterir.
FİZİKSEL GELİŞİM
Çocuklarda bedensel gelişim, “dönemsel”bir süreçtir. Bunun anlamı, fiziksel gelişimin düzenli bir hızla değil, belli dönemlerde, yüzlerde (fazlarda) ya da farklı hız derecelerine sahip “dalgalar” halinde gerçekleşmesi, yani bazen hızlı, bazen yavaş olmasıdır.
Büyüme konusundaki araştırmalar, çocuklarda iki yavaş, iki hızlı olmak üzere dört belirgin büyüme dönemi olduğunu göstermiştir. Doğum öncesi ve doğum sonrasının ilk 6 ayı büyüme hızı yüksektir.
Beslenme, bakım ve korumanın gelişimi yakından etkilediği bilinmektedir. Bunun yanında mevsimlerin de etkisinden söz edilmektedir. Bütün çocuklarda olmasa da büyük çoğunluğunda altı- altıbuçuk yaşından sonra mevsimlerin boy artışında etkili olduğu; Nisan-Ekim ayları arasındaki dönemde boyun diğer dönemlerden daha fazla uzadığı gözlenmektedir. Mekanizması kesin olmamakla birlikte ışık ve ısının endokrin sistem üzerine etkisi ile oluştuğu genel olarak kabul edilmektedir. Bu alanda tiroid ve adrenal korteksin etkisi diğer endokrin nedenlere göre daha belirgindir. Tiroid hormonu düzeyindeki yükseklik büyümeyi artırırken, kortizol düzeyi yüksekliği büyümeyi baskılamaktadır. Büyüme hormonu ve insulin de mevsimsel değişikliklerden etkilenen diğer mediyatörlerdir.
Araştırmalar, bedensel hastalıkların gelişim üzerinde sanıldığı kadar önemli bir etkisinin olmadığını göstermektedir. Hastalık döneminde gelişimde ortaya çıkan duraklamaların açığı, iyileşmenin ardından hızla kapatılır. Aynı şekilde prematür bebeklerin normal ölçülere ulaşma hızları da yüksektir. Araştırmalar beklenen ağırlığın beşinci ayda, boy gelişiminin ise ilk altı ayda, en fazla da ilk bir yıl içinde yakalandığını göstermektedir. Ancak süregen hastalıkların gelişimi olumsuz yönde etkileyeceği de genel olarak kabul edilen bir görüştür. İlk iki yıl içinde gözlenen boy sıçraması, yetişkinlik döneminde ulaşılacak boy uzunluğunun en önemli belirleyicisidir. Bu dönemde ve daha sonra ergenlikte gözlenen sıçramada genetik etkenler önemlidir. Araştırmalar anne boyunun genetik etkinliğinin babadan daha fazla olduğunu savunmaktadır. Sıçramalar sırasında bütün bedenin orantılı bir biçimde büyümesi tipiktir. Ancak bu orantıda şekilden çok ölçü göz önüne alınmalıdır. Örneğin beslenme bozukluğunda sadece ekstremiteler ya da baş değil bütünüyle beden etkilenecektir.
Brazelton'a göre fiziksel gelişimde bebeğin etkileşimde olduğu çevre kadar, biyolojik ve genetik etkenlerin de önemi vardır. Bebeğin sergilediği davranışlar tüm bu etkenler yanında içinde bulunduğu durumu anlatan bir işlevdir. Sağlıklı, uyanık ve aktif bir bebeğin çevresel uyaranlara bağlı olmadan gerek içrel düzenleme, gerekse çevreyi algılama ve denetleme becerisi uyanık olmayan bebekten çok daha fazladır.
Gesell ise normal çocuğun gelişim dönemlerini daha çok pediyatristler için iyi bir rehber olarak hazırlamıştır. Bunu da; motor, dil, uyuma yönelik (adaptif) ve sosyal gelişim dönemleri şeklinde incelemiştir. Gesell motor ve uyuma yönelik davranış gelişimini çok somut anlamlarda ele almıştır. Örneğin, bir bebeğin uyuma yönelik davranış olarak 10 aylıkta iki küpü biraraya getirmesinin, 12 aylıkta bir kaptan bir şeyler boşaltmasının, iki yaşında küplerle kule kurması ve daire çizebilmesinin gerektiğini belirtmiştir. Aynı şekilde yaşlara göre dil gelişiminde nelerin beklendiğini de bir çizelge üzerinde belirtmiştir.
İlk dönem süt çocukluğu dönemidir. Bu dönem doğumdan sonraki büyümenin en hızlı olduğu dönemdir. Doğumda ortalama 3.2 kg olan vücut ağırlığı , çocuk 12 aylık olduğunda üç katına yani yaklaşık 9-11 kg’a ulaşır. Yine doğumda ortalama 50 cm olan boy 12 aylık bir bebekte yaklaşık 75cm’e ulaşır. Yani bu dönemde yıllık uzama hızı 25 cm’dir. Yaşamın ikinci yılında bu hız yarıya iner (yaklaşık 12 cm/yıl) Daha sonra azalmaya devam ederek 4 yaşından itibaren yılda 5-6 cm’e iner. İkinci dönem olan geç çocukluk döneminde (4 yaşından sonra ergenliğin başlamasına kadar geçen süre) büyüme hızı nispeten sabittir ve yılda 5-6 cm olarak gerçekleşir. Bu dönemdeki bir çocuk yılda 4’cm den az uzuyor ise mutlaka bir hekim tarafından değerlendirilmelidir
Yatarak ölçülen boy ayakta ölçülenden 2 cm daha uzun olduğundan ölçüm hangi pozisyonda yapılmış ise ilgili grafik üzerinde değerlendirilir. Çocukların yaşa göre ortalama boyları ve uzama hızları şu şekildedir:
Yenidoğan : Ortalama 50 cm doğar.
İlk yıl içindeki uzama hızı
İlk 3 ay : 8 cm
İkinci 3 ay : 8 cm
Üçüncü 3 ay : 4 cm
Dördüncü 3 ay : 4 cm
Böylece 1 yaşında: Ortalama 75 cm’e ulaşır.
Daha sonra
1-2 yaş arası : 10-12 cm uzar
2-4 yaş arası : Yılda 7 cm uzar
4 yaşında ortalama doğum boyunun 2 katına ulaşır.
4 yaşından - ergenliğin ilk belirtilerinin başlamasına kadar geçen sürede : Yılda 5-6 cm
Ağırlık çocuk tamamen soyulduktan sonra elektronik veya standart terazi ile ölçülür. Ölçüm yapılmadan önce mutlaka tartının ayarı kontrol edilmelidir. Tek başına ayakta durabilen çocuklar ayakta, bebekler ve diğer çocuklar bebek tartısı ile ölçülmelidir. Bebeklerin ölçümleri yapılırken bezleri çıkartılmalı veya ölçüm yapıldıktan sonra bez tartılarak ölçülen ağırlıktan çıkartılmalıdır.
Çocukların kilo takibi şu şekildedir:
Yenidoğan ortalama 3200 gr ağırlığındadır.
İlk 10 gün ortalama %5-6 fizyolojik kilo kaybı olur. Bu normaldir ancak 10. günden itibaren kilo alımı yeniden başlamalıdır.
Kilo alımı:
İlk 6 ay : günde 20-30 gr
6-12 ay arası : günde 15-20 gr
1-2 yaş arası : yılda 2-2,5 kg
Bebek 4-5. ayında doğum kilosunun iki katına; 12. ayında ise üç katına ulaşır.
Boy ve ağırlığı çocuğun önceki ölçümleri ile karşılaştırırken ölçümlerin aynı tartı veya boy ölçüm aletinde ve uygun teknik ile aynı kişi tarafından yapılması tercih edilir.
Farklı aletlerde yapılmış ölçümlerin karşılaştırılması bazen hatalı yorumlara yol açabilmektedir. Ayrıca çocuğun büyüme hızlarını değerlendirirken büyümenin değerlendirilmesinde tek ölçümden çok birbirini izleyen ardışık ölçümlerin takibi daha değerlidir. Böylece sadece çocuğun hangi eğri üzerinde yer aldığı değil aynı zamanda hangi hız ile büyüdüğü de saptanmış olur. Hastanın ait olduğu büyüme kanalı eğrisinde büyümesi, yukarı veya aşağıya büyük dalgalanmalar göstermemesi önemlidir.
Çocuğun boy ve ağırlığı ilk yıl içinde her ay, ikinci yıl içinde 3 ayda bir daha sonra ise her 6 ayda bir değerlendirilmelidir. Büyüme değerlendirmesinde amaç, periodik aralıklarla yapılarak normalden sapma gösterenlerin erken dönemde belirlenerek kolay, ekonomik ve başarılı bir şekilde tedavilerinin sağlanmasıdır. Zamanında değerlendirme, hem altta yatabilecek sistemik, hormonal veya beslenme sorunlarının erken tanısı hem de tedavinin başarısı için önemlidir.
BAŞ ÇEVRESİ
Baş çevresinin büyümesi çocuğun beyin gelişimi hakkında fikir verir. Yaşamın ilk iki yılı beyin gelişiminin en hızlı olduğu dönemdir. Doğumda ortalama 35 cm olan baş çevresi ilk yıl içinde ayda ortalama 1 cm artarak bir yaşında 47 cm’ye ulaşır. (Ortalama 12 cm artış). İkinci yıl içinde ise tüm yıl boyunca sadece 2.5 cm civarında bir artış olur. İkinci yılın sonunda artık erişkin baş büyüklüğünün yaklaşık % 85 i kazanılmış olur. Baş çevresi de boy ve ağırlık gibi standart eğriler üzerinden değerlendirilerek çocuğun baş çevresinin yaşa göre büyük, küçük veya normal olduğu söylenir. Beyin gelişimini bozan hastalıklarda veya kafa kemiklerinin erken kapanmasına yol açan hastalıklarda baş çevresi normalden küçüktür. Kafa içinde basınç artışına yol açan durumlarda ise baş çevresi normalden büyüktür.
Bebeklerin başında ön ve arkada henüz kemikleşmemiş küçük alanlar vardır. Bunlara fontanel (bıngıldak) denir. Ön fontanel yaklaşık 2 cm genişlik ve yüksekliktedir. Arka fontanel ise daha küçüktür. Arka fontanel genellikle 6-8 hafta içinde kapanır. Ön fontanel sıklıkla 9- 12 . aylar arasında kemikleşir ve 18. ayda çocukların %90’nında kapalıdır. Bebeğin rutin kontrolleri sırasında fontanelleri de mutlaka kontrol edilmelidir. Fontanellerin çok büyük olması ve geç kapanması hipotiroidi ve raşitizm gibi hastalıklarda görülür.
VÜCUT ORANLARI
Büyüme ile birlikte vücut oranları da değişim gösterir. Vücut oranlarının değerlendirilmesinde üst/alt segment oranı ve kulaç uzunluğu ile boy arasındaki uzunluk farkı gibi ölçümlerden yararlanılır. Doğumda baş ve gövde büyükken yaş ilerledikçe, özellikle ergenlik döneminde bacaklar daha fazla uzar. Gelişme geriliği olan bir çocukta vücut oranlarının saptanması önem taşır. Bunun için üst ve alt segment uzunlukları ölçülür ve yaşa göre normal olup olmadığı değerlendirilir. Büyüme geriliğine yol açan hastalıkların bazılarında hem bacak hem gövde uzaması aynı derecede etkilenir. Bu çocuklarda boy kısadır ancak vücut oranları bozulmamıştır, yani hem bacak hem de gövdenin uzaması aynı oranda etkilenmiştir (orantılı boy kısalığı).
Bazı hastalıklarda yalnızca bacakların uzaması olumsuz etkilenirken (örnek akondroplazi ve benzeri bazı kemik gelişim bozuklukları) bazı hastalıklarda ise yalnızca gövde büyümesi etkilenir (örnek skolyoz adı verilen omurga eğriliği)
Kulaç uzunluğu da vücut oranlarını değerlendirmede kullanılan diğer bir kriterdir. Doğumda boy uzunluğu, kulaç uzunluğundan daha fazla iken bu oran yaşla giderek azalır ve erişkinde kulaç boydan daha uzun hale gelir.